7 Kasım 2017 Salı

izin ver

Saçıma bir örgü koydum.
Düşünerek konuştum.
Ne iyi; ne kötüyüm diyebilirim...
Yanaklarımı ısırmadan bir gün geçirdim.

İyice gerindim.
Belki biraz da zıpladım.
Mücadele etmeye kalktım, olmadı.
Kafamın karışmasına izin verdim...




25 Ekim 2017 Çarşamba

Burama geldi

Azime Ah ne konuştu; bi susmadı gitti diye hayıflandı içinden. Sahi nasıl bir uğultuydu bu kibir, fark edilme arzusu ve histeri kokan... Ve olan oldu; hızla ayağa kalkan Azime, ulusa sesleniş yapar gibi başladı konuşmaya;

Ay susun iki dakka kafam şişti! Boynunu şöyle bir yasla arkaya; bir iki derin nefes... Kelimeleri birbirinden ayırıver söyleyecek şeyin varsa. Hayır, neymiş! O cümle bitecek çabuk çabuk; sonra yenisi gelecek; sonra bir diğeri. Yani varacağın nokta neresi? Gerçekten bana anlat da bileyim. Sonunda ödül mü var da bize söylemediler; bir sen biliyorsun? Hayıf da hayıf... Ha bir de iki günde kim kimi sevmiş bu dünya üzerinde; öyle bir özellik mi var? O anlattığın ne döne döne! Neye göre sevmiş; sevme şekli neymiş? Ay neyi sevmiş yahu? Pek yakın dost oluvermiş, bu geceden gündüze... Ne bilirsin dostluğu da sevgi ve dostluk kavramları bu kadar hayatında senin! O senin bildiğin şey sevgi değil; emek ve sabır nedir bilir misin? Hah işte onlardan var hepsinde bunların... Biraz hoyratça konuştum ama burama kadar geldi bak!

Konuşmasının sonunda sağ eli iki kaşının üstünü işaret ediyordu. Burama orasınaydı

15 Ekim 2017 Pazar

narin

"Narin"
Bu kelime korkutuyor kimini artık. 
Her şey sert, harcanabilir, umarsız ve biraz da üstünkörü olmalı. 
Narin bir çiçeğe dokunamazsın; ölebilir, senin suçun olur. Dokunma! 
Narin bir ruha değemezsin, incinebilir; onu yapan sen olma! 
Korktuğun için yaklaşma, yakınlaşma, kazara sevme! 

Oysa bilir misin o narinlik, iyi bir denge ve koca bir güç gerektirir! 

farkında

Yavaşlıyorum şu ara...
Bulutların gökyüzünü terk edişi gibi ferahlıyor zihnim. 
Üzerine tertemiz kokan, eski bir bluz giymiş gibi alışkın... 
Nefes almayı yeni öğrenmiş gibi. 

10 Ekim 2017 Salı

Dinlenme günü

Yumuşacık bir gün;
Kasların esnek.
Özgüvenin bir kenara uzanmış, dinleniyor.
Zahmet etmiyorsun.
Duruyorsun sadece... durmak en güzeli şimdi...

2 Ekim 2017 Pazartesi

Yetmez

Bazen varlığın yetmez. 
Sevmek de yetmez. 
Olumlu olmak da yetmez. 
Kabullenmek de... 
Bütün bu "yetmeme"leri sevmek iyi gelir; ama o da yetmez! 

26 Eylül 2017 Salı

söz arsızı

Bazı akşamlar yalnız oluyorum; yalan değil ya, yalnız işte! Aylardan sonra sesim sonuna kadar açılmış. Bağıra çağıra, gürül gürül şarkı söylüyorum; kimse beni duymuyor. Söyleyecek bir iki çift sözüm var. Onları çıkarsam içimden biraz ferahlayıp, uykuya dalacağım sanki. Yok! İyi ki bu boş sayfa var. Sesimi duymuyor belki ama sözlerimi cebren yontuyorum boşluğuna Hep ama hep bir şey unutuyorum. Dur şunu yazdım ama bir şey daha vardı, neydi o? diyorum. Ya anlatacak çok şeyim var ya da söz arsızı oluyorum yazmaya başlayınca. Aslında onun yerine biraz yürüsem açık havada; doldursam oksijeni içime, belki uyurum sahiden. Hem de hemen, oracıkta... 

22 Eylül 2017 Cuma

hepsi sen; hepsi ben gibi

Haberin var mı insanlar amuda kalkıyorlar. 
Daha hızlı filan koşuyor; cümleleri tersten okuyorlar. 
Seslerinin sınırını zorlayanlar, dolu dolu, tüm vücutlarına nefes alanlar var. 
Aklına gelmeyecek figürlerle dans ediyorlar bak... 
Hepsi sen, hepsi ben gibi insanlar! 

Çoğu notalarını fütursuzca; bir o kadar incelikle kullanıyor melodilerini işlerken. 
Rengarenk giyiniyor yan komşular; uyumlu uyumsuz bakmıyorlar. 
Mutfağa girip ıspanaklı kek yapıyorlar mesela... 
Seninle gerçekten konuşup, seni gerçek anlamda dinliyorlar. 

Bir şarkıyı alıp, ondan yeni bir sen yaratan ruhlar var bu hayatta! 
Bakış açısı getirenler; soluk alan, aldıranlar... 
Saçını kısacık kestirip, kocaman küpeler takan çocuk ruhlu kadınlar var mesela, 
Dil bilgisine hala önem verenler. 

Kalbiyle düşünme yeteneği olanlar var hala, 
Sevgiyi dünde ve yarında değil, şimdide arayan adamlar var; dans ediyorlar. 
Kendi düşüşüne gülebilen kadınlar var mesela... 
Dostlar var çok sıkı olan! 

İşte yedi-sekiz saat falan uyuyup uyananlar var. 
Kahvaltıda çayını içen; Ege ruhuyla İstanbul'u sevebilen... 
Yürümeyi sevip, gidecek yolu çok olanlar... 
Hepsi sen, hepsi ben gibi insanlar! 


21 Eylül 2017 Perşembe

Her gün

Önündeki duvarla yaşamayı öğreniyorsun 
Her gün, her saat duvar iniyor, yıkılıyor; tekrar örülüyor. 
Sabah uyanıp bir daha nefes alıyorsun. 
Önünde duran o taşı da; ördüğü duvarı da sevmeyi öğreniyorsun. 

Her allahın günü öğreniyorsun. 
Her saatin başı; her çeyrek geçe; her gece yarısı 
Aynaya her bakışında, bir daha ve bir daha kendini keşfediyorsun; 
Öyle günün her saati sevmiyorsun kendini, hayatı...
Bir an geliyor; sevinmeyi öğreniyorsun. 

Duvarı sevmeyi öğreniyorsun. 
Onu yıkmayı; yılmamayı; yılıp tekrar güç kazanmayı. 
Sıkı sıkı sarılmayı öğreniyor; mutluluğun bir anına bile bayılıyorsun. 

Ses çıkarıyor, çıkardığın sesi seviyorsun. 
Her gün milyon defa, kendini bir daha tanıyorsun!
 

13 Eylül 2017 Çarşamba

Ne zaman tamamlanır insan?

"Kendimi artık senin gözlerinle görebiliyorum." dedi. Öyle farkında değildi ki güzelliğinin... Pencerenin koluna asıldı - hep sıkışıyordu - ve ardına kadar açtı; yazdan kalma geceyi derin bir nefesle burun deliklerine doldurdu. Bunu yaparken nedense olabildiğince gökyüzüne çevirdi ışık saçan yüzünü. Şehrin ışıklarından yıldızları seçemiyordu. Ansızın sinirlendi; "doğaya bırakacağım kendimi" dedi, homurdanarak... O esnada bir şey fark etti. Sanki tamamlanmıştı artık. Sadece dinlemiyor; doyasıya anlatıyordu da... Hem de neredeyse dinleyebildigi kadar!

9 Eylül 2017 Cumartesi

Izmir'den Istanbul'a ...

Içine doğduğum şehir; damarımdaki kanım, 
Minik bir kafayken uğrak yerim; kardeşim, 
Iki koca yılımı adadığım şehir, hep özlediğim,


Ömrümü verdiğim şehir ise benliğim ... 

6 Eylül 2017 Çarşamba

illa özlüyorum...

Bütün kış yazı özlüyorum. 
Tüm yıl denizi... 
Bodrum'dayken Bodrum'u özlüyorum. 
Sensizken beni. 

Kumlara basarken suyu; 
Suda yüzerken kokunu özlüyorum. 
Gündüzken, geceyi... 
Düşünürken, düşlemeyi özlüyorum. 

Dokunurken konuşmayı özlüyorum. 
Konuşurken keşke anlatabilsem diyorum. 
Sessizken sesi... 
Şu ara nefesimi özlüyorum. 

O şehirde, bu şehri, bu evde o evi... 
Dinlerken söylemeyi özlüyorum. 

Öyle ya da böyle özlüyorum ya... 
İşte bu diyeceğim. 

4 Eylül 2017 Pazartesi

Yapasım var! (ne dersin?)

Yollara düşesim; yol kenarından sarı kavun alasım,
Adım adım yol alıp, bir yerlere yetişmeyesim var.  
Arabanın şoför mahalinde değil de, yan koltuğunda oturasım, 
Biraz özgürleşip, sevgimi ayçiçeklerine veresim var.

İzi çıkacak diye düşünmeden, tek parça bir mayo giyip dolaşasım,
Yaz hiç bitmeyecekmiş gibi sofra kurup kaldırasım var. 
Boş duvarlarımın hepsine tablo asasım, 
Elimi uzatıp tutasım, fazla düşünmeyesim var. 

Ansızın bir koy bulup, kumsalına çıplak ayakla koşasım, 
Turkuaz bir denizin içinde buruşasım var. 
Durduk yere şiirler yazıp; açık camdan yollara şarkılar söyleyesim var. 
Senin de canın isterse, bunların hepsini seninle yapasım var.


2 Eylül 2017 Cumartesi

Dinle

Kendi sesimi dinlemez olmuşum. 
Seninleyken senin sesin kalbimi sağır etmiş 
Kendimleyken, şunun, berikinin sesini duymuş, dinlemişim. 


Kalabalıklarda kendi sesime kulak vermişim; o da hep başkalarına... 

31 Ağustos 2017 Perşembe

ani huzur

Aniden bir huzur geliyor; ne yapacağımı şaşırıyorum. 
Birdenbire özgürleşiyor kollarım; gardını indiriyor omuzlarım. 
Kalbim ferahlayiveriyor; açılıyor içim... 
Kendi gözümün içine bakabiliyor, görebiliyorum;

Şunu diyebiliyorum; her şey güzel olacak! 



30 Ağustos 2017 Çarşamba

Sevgim değişik

Bu akşam biraz serin.
Sevgim değişik; güne, geceye, şu beyaz sayfaya...
Kalbim daha geniş bugün.
Daha emin sanki yürüyüşüm; civarlara, içime...

Bu akşam biraz serin.
Burnum soğumuş; sırtım tutuk.
Merakım daha muzur bu gece.
Solum daha sağlam; sana, bize, sese...

Bu akşam biraz serin;
Bense daha sakin,
Bakışım daha güzel,
Sevgim değişik.


4 Ağustos 2017 Cuma

Canı tatlı

Benim "canım" iyi değil şu aralar;
Dans ederken oldu ne olduysa;
Görünmez duvara çarptı. 
Tabii ödem de var biraz; çürüyor... 

"Işte bunun için" dedi canım; 
"Kontrolü elden bırakmayacaksın". 
Çok bilmiş!
Benim canım biraz da tatlıdir tabii... 
Nolur yani... buzu koyarsın geçer!

1 Mayıs 2017 Pazartesi

bahar

Parmak uçlarım tuşlara bassın; dolu dolu cümleler yazayım istiyorum. 
İçim ferah, dışım kaşıntılı... 
Kendimi duyabilmeye başlamışım. 
Sadece duymak değil dinlemeyi öğrenmişim. 
Keyifli bir "emek" gününde kendi bedenim için çalışmışım. 
Gerçek adımların doğalını değerli bulmuş; sevinmişim. 
Sanki benim için önümdeki yolda, geniş bir alan açılmış; dilediğim gibi yaratıcılığımı kullanmak için beni bekliyor. 
Tebessümü koymuşum o boşluğa, sevgimi, benliğimi... 
Kulağımı açmış, algımı kalbimin etrafına yerleştirmişim. 
Gülücüklerimi koymuşum omuzlarıma; vücut ağırlımı yer çekimine... 
Berraklaştırabilmişim iç görümü, sevebilmişim gördüğümü. 
Yüzeye fışkırtmışım, olumluya karşı gelenleri... 
Yenileniyorum ben... tazeleniyorum bahar! 


16 Nisan 2017 Pazar

Yaz Cocugu

Kış çocuğu: "Ne güzel de oturuyoruz su battaniyenin altında sıcacık; öyle değil mi?" diye keyiflenir.
Yaz çocuğu şöyle cevap verir; "Yüzüm aydınlanır benim ay ışığında bile... Güneş benden doğar, benden batar. Gözlerim aydınlanır; yüreğim güler... Beni olduğum gibi görürürsün; tende ve gerçek.

Kumova
Nisan '17

22 Şubat 2017 Çarşamba

Değer

Yüzüne soğuk suyu çarpmak gibi... 
Aynada gözbebeklerinle konuşmak,
sofrada, tadını sevdiğin şeyleri yemek gibi... 
Nefesini, gayri ihtiyari değil; organların için almak, 
sevgini, başkası için değil; kendin istediğin için yaymak gibi... 
Gülücüğünu dudağına, mutluluktan giymek, 
nüktenin sadece senin için komik olması gibi... 
Kendinin farkına varmaya başlamak,
"ben"i tanımak gibi...
 
İmiş "öz değer"ini anlamak! 

Aysegul Kumova 


Şubat 2017 

2 Şubat 2017 Perşembe

Yürüyüş

Sizi bilmem ama ben yarın öğlen güneşinde, şöyle güzelce bir yürüyeceğim. 
Ben, gölgem, nefesim ve çimin yeşili... 
Onları bilmem ama ben yine atacağım adımlarımı. 
İster kaçacağım; ister kavuşacağım, kime ne! 

Anlatmamışım

Herkes yaşarken öldürmüşum ben kendimi.  
Herkes koşarken oturup beklemişim. 
Severken onlar, meğer ceza vermişim ben kendime 
Tek ayak üzerinde beklemişim bir köşede... 

Nefes almayı unutmuşum; onu bırak kendimi de...
Aynada bir başkasını görmüşüm, buğulu bir camın ardından. 
Onlar kendini düşünüp durmuş, bense onları
Hep anlamaya çalışmışım ben, anlatmamışım. 

Omzuma dokunmuş hayat, silkelemişim onu 
Sevmiş beni müzik, dans, "bekle" demişim, "vakti değil"
Durmuşum hep, neden durduğumu bilmeden.
Öldürmüşum kendimi, bilmeden...