13 Aralık 2010 Pazartesi

ve cilveli çelişkiler

Doğruları söylerken incitmek ne iyi ne de kötü,
İncitirken doğruları söylemek hem kötü hem kötü..
Sıralı hayatta sıra beklemek zaman kaybı,
Sırasız mutluluğa karışmak tam da sırası!

Ezberleri bozmak için şaşırtan son değil, sürpriz bir başlangıç,
Ahkam kesmek yerine dinlemek, insanoğlu için bir başyapıt.
İster cilveli de ister değil, hayat bir çelişki değil seçimdir seçim.
Sahi bu sözleri ben mi seçtim?!

Ayseguk K.

19 Kasım 2010 Cuma

... haddini bilme sanatı

Bir kişinin kendi özlük sınırları ve özgürlük sınırları çok belirgindir. Çoğu zaman görünmez veya bulanık gibi gelir insana ancak öyle değildir aslında.. Bakmasını, görmesini bilirsen hep oradadır. Şimdi bu da nereden çıktı değil mi? Aman başına bir şey gelmiş, sinirlenmiş, kızmış, içindekini dışına vuramamış da buraya konu başlığı yapmış demeyin. Yoo! Gerçekten demeyin... Öyle değil çünkü!!
Genel bir kanı oturdu üzerime şu aralar.. İnsanlar daha anlayışsız, daha sabırsız, daha tahammülsüz, kendilerine ne çok düşkün, bunu yaparken sözlerinin dikenlerinde daha özensiz, sevgisiz, duygusuz, sözde profesyonel, tuhaf bir şekilde kurallara kayıtsız şartsız bağlı ve bununla beraber, olup bitene öyle bir umarsız ki... Bu tip bir kişilik benimsemesi ve yaşam felsefesinin sahiplenilmesi dalga dalga yayılıyor sanki. Zaman zaman bunun etkisini kendi üzerimde bile görüyor, kendime yabancılaşıyorum.
Bence, kişisel hayat koşullarının yanı sıra bu tür davranış biçimlerine insanları değişen dünya koşulları itiyor. Amma klişe bir felsefe yaptım ben şimdi!! Neyse, öyle ya da böyle durum bu. Ben kendimce, bu tür bir umarsızlığı kendinde fark eden ve değişmek isteyenler için çok basit bir formül düşündüm. Belki etrafındakilere bu formülü öğretmek isteyenler de olur. E iyi olur:)
Buna 8 adımda haddini bilme sanatı dedim haddimi bilmeyerek!

1) Sağlığın her şeyden daha önemli ama ne yap yap, önce kendini düşünsen de sadece kendini düşünme!!
2) Kendini mutlaka sev, ama ne olur kendine bayılma..
3) Sinirlerini aldırmış ve duyusuz olma sakın! Kız, sinirlen ama kendi alanında kalarak... Başkalarını o alana çekme
4) Anlamaya çalışmak o kadar önemli ki, o kadar olur! EMPATİ önemli şey. Sözlük anlamını iyice öğrenip özümsemek en doğrusudur. Bir dene!
5) Evet bunu hepimiz biliyoruz: Bilmemek değil, öğrenmemek ayıp!! Biliyormuş gibi yapıp ukala olmak ise çok pirim yapar!!!!!!!!! Burada doğruyu seç.
6) Hayatı ve kurallarını çok ciddiye alma ama onlara uymaya çalış. Ilımlı ol!!
7) Kendini çok da ciddiye alma!
8) Beni de çok ciddiye alma ; )


23 Ağustos 2010 Pazartesi

.. kanıksamak

Bir gün sabah oldu, açtı kollarını sabaha..
Art niyet aramadı, bıraktı kendini günün kollarına.
Işıl ışıldı, ama rüzgarlıydı hava, bir şemsiye isterdi belki ama o almadı.
Mutlu oldu, sevdi, saydı, okşadı günü.

Gün biraz hoyrat geldi ona, savurdu durdu, biraz ıslattı, üşüttü.
Gülen yüzündeki kaşları biraz şekil değiştirdi, çatıldı.
Yine de güzel gözlerle baktı hem kendine hem güne.
Sabır taşı oldu, olsun dedi taş gibiyim ne de olsa..

Görmezden geldi, olmadı; Sevgisini verdi, almadı.
O gün öyle bir gündü ki.. almasını bilmiyordu sevgileri, güzellikleri..
Olmaz dedi.. Gün de dedi; Olmaz!
Birden uyandı, ayıldı.. gece olmasını beklemeden güne veda etmeye karar verdi. Hoşçakal..

"Sana ne bir borcum var, ne de iki.." dedi. Arkasını döndü, gitti..
Biraz üzüldü, biraz sıkıldı. Ama önemli değildi.
Başka günler de olurdu; bu hep böyle olmuştu, hep de böyle olacaktı.
Kanıksadı.. Yok yok kanıksamış gibi yaptı!

25 Temmuz 2010 Pazar

... renkler

Göz kapaklarım kendiliğinden kalktı, hafiflemişlerdi.
Burun deliklerim nefes almaktan korkmuyor, uzun uzun soluyordu.
Enimle boyumu aynı ölçüye getirmek için olabildiğince gerindim beyaz çarşafın üzerinde,
Ve istem dışı gülümsedi dudaklarım, minnet duydum.

Tuzlu suyun tedavi ettiği ben, güneşe korkmadan baktım bu kez.
Ayaklarımı korkmadan bastım kumlara, tüm taneleri hissettim, bir bir.
Keyfe keder şarkılar mırıldandım, koca ağaçların içinde yürürken.
Geçmişin güzel damlaları aktı içime, gerçek ben geldi beni buldu, mutlu oldum.

İçim de uyandı uzun bir uykudan adeta, ben de hafiflemiştim.
Endişelerim evham, kırgınlıklarım saçmalık oldular..
Birden farkına vardım, duyuyor, renkleri görüyordum.
Yine hissettim, hissediyorum. Rahatladım... Ohhh! Meğer hala buradaymışım ben...

4 Temmuz 2010 Pazar

Anlamak

Zaman geçtikçe, kanıksadıkça yok oluyor herşey
Hislerim, gizlerim, not defterim, sevgi ve hüzünlerim.
Anımsadıkça her sefer, daha düzleşiyor hersey
Sanki yabancı birinin hikayesi anlatılıyor kulaklarında.

Gülüyorsun kahkahalarla, yeterince komik olmuyor sanki ya da dinleyen sen olmuyorsun.
Dolu tarafını gördüğün bardakları hiç boşaltmadan doldurmuşsun aslında..
O kadar yorulmuşsun ki, unutuyorsun yoruldugunu,
Gücünü, özgürlüğünü, sınırsızlığını, fikrini..

Varınca olan bitenin farkına, savurunca tekmelerini ördüğün duvarlara anlıyorsun,
Çırpınma, eleştirme, eleştirmelerine izin verme diyorsun..
Haksızlık etme ne kendine ne de kendime!
Olağansın, olağanüstü de...
Baş ediyorsun, yıllar öncesine gidiyor, kendini baştan tasarlıyorsun.
Anlıyorsun ki sen hala ordasın, hafif zedelenmiş ama hala ışık saçan...

6 Haziran 2010 Pazar

Deney

Bu gece yatağın ayak ucuna koydum başımı
'Elimi kolumu, kolayca nasıl özgür bırakırım?' onu düşündüm.
Keyif değil bir deneydi bu aslında,
'Herşeye, hayata, bakış açıma tersten baksam nasıl olurdu?' demekti benim için.
Öylece durdum. Ekstra bir çaba göstermeden, ters baktım.
Yok... tersi değil, düzü görmekti niyetim, hayatı olduğu gibi görmek


Aynı gün biri bana şöyle dedi: 'Varma üstüne aksın hayat... Elbet vardır bir sebebi!'
Ne güzel de söyledi.

27 Şubat 2010 Cumartesi

... kısacık beyaz bir sayfa

satırlar...

Yazasım geldi boş sayfalara,
Yine de isterim ki satırlar yön versin bana.
Özgür olup kanatlarımı açayım,
Sırtımı sayfadaki çizgilere yaslayayım.

Gözümden birkaç damla yaş insin.
Sözümden bir bir öğüt dökülsün... kendimden kendime.
Defalarca okuduktan sonra o satırlarımı,
İkna olsam ama boyun eğmesem.

Aysegul K

...ifade

Çok konuşunca...

Beynin kıvrımlarında gezinenler iki dudağının arasından firar edince
Bir bir dökülür yetim sözcükler
İnce ince dökülür, tamir olmaya, tamir etmeye çalışırsın.
Keyfe keder lezzetler sımsıkı örülmüş bir hasır gibi kol kola verip uzaktan seni izler.

Çemkirir bulursun kendini.
Kendine muhalefet olur düşüncelerin
Bir medcezir gibi günden güne kendini tanımlaman farklılaşınca,
Ben, gelde mi yoksa gitde mi kendime daha yabancıyım diye uzun uzun düşünürsün.
Sözcüklerin zihnindeki yolculuğu yine kaçaklara sahne olur.

Ben sadece ben olayım deyince, hasır örgü aralanır, bağların arasından güneş ışığı sızar.
Gözünü alır, hoşuna gider, sonra gözünü yine alır, daha da keyif alırsın.
Ufacık bir suçluluk duygusu perdeler gibi olunca o ışığı,
Aslında umarsız değil, tutarsız değil, değersiz değil, kimliksiz hiç değil, hayatın ta kendisi olursun.

Susunca konuşursun; Dans edince dururusun.
Şarkı söyleyince hisseder,
Asıl sustuğundan SEN konuşursun...

A. Kumova