Hep dobra bir insan oldum... İçimden geçenleri yüzeyde yaşamak, onları beklemeden kelimelere dökmek gibi bir huyum vardı. En yoğun caddenin kaldırım kenarında, nefes nefese koşarken bunu düşünüyordum. ‘Neden?’ dedim kendime, sonra düşüncelerim aktı gitti. Kalabalık üsteme gelirken, bundan ne kadar nefret ettiğimi de, iki dakikada bir kendime tekrarlıyordum.
Fiziksel ve zihinsel bir yorgunlukla boğuşurken, ‘Neslihan!’ diye seslenen bir erkek sesi duydum. Bir an için durdum ve dönüp, sesin geldiği yöne baktım; 40 yaşlarında bir adam, kızına sesleniyordu: ‘... hadi kızım çabuk ol!’ Çok tuhaftır, kız babasına ‘Adım Nida! Neslihan değil’ dedi. Bir dakika, bunu o kız değil kafamın içindeki kendi sesim söylüyordu. Hemen kendime geldim ve yapmam gereken şeyi hatırlayarak, son hız tekrar yola koyuldum. Serdar Bey’in toplantısına, noter tasdikli bu dokümanların mutlaka ulaşması gerekiyordu.
Evet, yönetici asistanlığı yapıyorum. Önüme gelen herşeyi planlayıp programlayan biri olarak beni oldukça tatmin eden bir işim var. Aslında takıntılarımın ihtiyaçlarını giderse de bu işi pek de sevmiyorum ben. Bunun farkına ilk vardığım an da, o gündü; dosyayı yetiştirmeye çalıştığım gün...
80'li yıllardan kalma, artık güvenlik açısından zayıf olduğu için hiç kullanılmayan aşınmış ahşap kapıyı usulca çaldım. Çalmaz olaydım, bir gürültü koptu! Durun bir dakika, bu ses içerden değil dışarıdan geliyordu. Galiba yolu kazmaya başladılar. Kaç gündür uyarı levhası yolda duruyor, hele şükür... Neyse. İçeriden hiç ses gelmiyordu. Birkaç kez daha kapıyı çaldıktan sonra yine cevap gelmeyince, arkamı dönüp asansörün düğmesine bastım. O da ne, asansör yerinde yok.
Koca asansörün yerinde derin bir boşluk. Meğer o büyük gürültü burdan gelmiş. 'İyi de nasıl oldu da anlamadım' diye düşünerek binadan dışarı çıktım. Gözlerim apartman görevlisini arıyordu, neyse ki buldum. Görevli beni görür görmez, 'Kaçılın ben doktorum, yükseklik korkum var!' diyerek apartmana koşarak girdi. Ben de peşinden gittim. Geniş bir halata bağlı asansörü çekerek, yerine yerleştirdik. Çok kolay olmuştu. Sahi, ben daha önce bunu hiç yapmış mıydım?
Hafif bir karanlık ve üzerimde ince bir yorgan var. Sol gözüm hafif aralık, durumu anlamaya çalışıyorum. Evet! odamda uyuyorum. Hava da karanlık zaten. Saate bakıyorum; 5.00 olmuş. Günlerdir uykusuz olan ben, dolaptan usturuplu bir şekilde aldığım kot pantalonumu giymiş, üzerime de bir tişört geçirerek yatağa uzanmış, bir de güzel uyumuşum. Oysa bu olanların hiçbirini hatırlamıyorum!!
İşte o anda karar verdim; bir daha bu kadar yorulmayacağım... Unutmadan! 'Ben doktorum' diyen bir apartman görevlisinin arkasından da asla koşmayacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder