31 Mayıs 2014 Cumartesi

bugün..

Bugün "o" gün!
Günlerdir bugünü düşünüyorum...
Tüm düşüncelerim kelime olup boğazıma doluştu
Umutlarım yeniden bulut olup gözlerime yaş oldu
Mutluluktan ağlayan gözlerimi nasıl sildiğim geldi aklıma...

Sevginin ne kadar insan; insanın ne kadar sevgi olduğunu hatırladım tekrar
Bugün bazılarımız eksik; gönüllerimiz ise daha zengin
Tekrar doğduk biz bugün; tam bir yaşındayız...
Ve iyi ki de doğduk!
Teşekkürler, hepimiz için feda olan "çocuk"
Yazık sana insan olamayan "varlık"!
"Gezi". Anlamını yeniden yüklenen, kuvvetli bir kelime.
İşte o sıyrılıp çıkıyor boğazımdan; onca kelimenin arasından...
Bir ana gidiyorum hemen.
Ayaklarımız bağdaş, oturmuşuz çimlere... Tepemize gölge bir çadır. Tüpte çaydanlık kaynıyor. Sohbet koyu. Sen, ben, o diye bir şey yok. BİZ var. Yaşla dolu gözlerimiz birbirinin içine bakıyor ve diyoruz ki;
"Biz bunu daha geçende hayal etmedik mi seninle?"
Haydi hep beraber hayal edelim. "Do you hear the people sing?" diye şarkı söyleyelim yine. Gerçek olacak biliyorum!

2 Şubat 2014 Pazar

Sağ Omuz

'Biliyorum orada olduğunu' dedi.
Korkusuz çıkıyordu sesi... 'Sessizce beni takip edeceğine, yüzünü göster ve konuş benimle!' Yüzünü ışığın geldiği pencereye döndü ve bir gölge koşarak kaçtı sanki; sonra bir kapı sesi. 'Sonunda, onu fark ettiğimi anladı ve evi terk etti' diye düşündü.

Rahatlamış bir nefes vererek omuzlarını düşürdü ve mutfağa yürüdü. Çaydanlığa su koydu. Canı çay içmek istemişti nedense. Oysa saat gecenin ikisi olmuştu. Çay bardağını kaldıracak mecal bile bulamadı kendinde... Ona çok kötü davranmıştı. 'Keşke önce merhaba deseydim; onu üzdüm mutlaka' sözleri döküldü ağzından. 'O ki beni her sabah uyandırır, usanmaz mutlandırır, sever, hatırlatırdı. Bense, onu bir kerecik dinlemeye tahammül edemedim'.

Artık yere çökmüş, bir daha geri gelmeyeceğini düşünerek ağlamaya başlamıştı. Hep sağ omuzu, hep sol göğsü olmuştu. 'Ya bir daha gelmezse...'

İnsan en çok kendine kızıyor; bir de acımıyor kendine.

O sensin!

Ayşegül Kumova
2 Şubat 2014